Günümüz dünya düzeni içersinde en problemli konulardan biri "beslenme" ya da tam olarak şöyle diyelim "sağlıklı beslenme". Birçok ülke bu konuya kafa yorarken, bireysel olarak da herkes çözüm peşinde. Diyetisyene giden de var, doğal/organik beslenen de ya da gidip bir köye yerleşme hayali kuran ya da kendine göre bazı ürünleri yemekten kaçınan...ya da ya da ya da...
Dünya nereye gidiyor diye baktığımızda bazı ülkelerin obezite kapsamında ciddi savaş verdiğini görürüz. Çocuklara okullarda sağlıklı beslenme dersi veren, bunu yaparken de aynı zamanda yemek yapmayı öğreten ülkeler mevcut günümüzde.
Dünyanın en obez ülkesi ise Amerika`yı bu yıl sollayan Meksika!
Meksika`da 10 kişiden 7`si ya fazla kilolu ya da obez. Bunun daha çok 'fast food' ve şekerli (meşrubat) içeceklerin fazla tüketiminden kaynaklandığı biliniyor. Şekerli içecekleri dünyada en çok tüketen ülke ünvanına sahip Meksika`da yıllık kişi başına düşen miktar 163 litre!
Geçtiğimiz perşembe günü Meksika Parlementosu obezite ile mücadelede yeni bir düzenleme yaptı. Milletvekilleri bir önceki gün zaten söz konusu içecekler için vergi getirilmesi konusunda oy kullanmıştı. Yeni düzenleme ile bu kapsama 'fast food' tüketim de eklendi.
Başkan Enrique Pena Nieto, az kalorili ve lif içeriği yüksek olan gıdaların teşvik edileceğini ve bunu da bilgilendirme kampanyaları eşliğinde, sağlık ve spor programlarının da desteklemesi gerektiğini belirtti. Başkan, okullardaki içme suyunun erişiminin yaygınlaştırılmasını ve genel olarak Meksika`da beslenme konusunda tutum ve kültür değişimi çağrısında bulundu. Yeni yasaya göre Azteklerin bulduğu çikolata da ek vergi kapsamına alındı.
Yukarıdaki fotoğraf Meksika`da bir ailenin bir haftalık yiyecek-içecek tüketimini gözler önüne seriyor. Dünyadan örneklerin sergilendiği bu fotoğraf serisi oldukça ilginç. Arasında Türkiye`nin de bulunduğu diğer ülkeler için lütfen ilgili siteye bir göz atın. (bkz. http://fstoppers.com/what-a-week-of-groceries-looks-like-around-the-world)
Dünyanın bir kısmı obezite ile mücadele ederken diğer bölümü "pagpag" yemeğe devam ediyor. Hiç duymadık belki de. Pagpag, Filipin dilinde "silkelemek" anlamında. Açılımı da, (çoğunlukla)'fast food' çöpünden çıkan yemek artığı demek!
Birkaç hafta önce televizyonda zengin-fakir arasındaki farkın çok derin olduğu Filipinler`in başkenti Manila`nın gecekondu bölgesinde çekilmiş bir yayın izledim. Konu "pagpag" yemek yemekti. Malum 'fast food' restoranlar kapandıktan sonra insanlar gece yarısı gelip bu çöp torbalarından et olabilecek parçaları, kemikleri topluyorlar. Bazıları bunu ticarete dökmüş, toplayıp ertesi gün satışını yapıyor. Yemeden önce yıkayıp, tavada pişiriyorlar. Röportajı yapan kişi bir aile ile birlikte çöpten et ayıkladı pişirdi, oturdu ve yedi. Hayatı boyunca sadece "pagpag" yiyerek büyümüş insanlar olduğunu (eğer zehirlenmezlerse) öğreniyorum ve de ufacık çocukların gene "pagpag" yiyerek büyüdüğünü...Neden sorusuna verdikleri yanıt net: başka çaremiz yok! (benim izlediğim değil ancak CNN ve BBC`nin konuyla ilgili haber videolarını en altta bulabilirsiniz.)
Bu hikaye beni aldı götürdü. Bir yanda fazla kilolara, obeziteye karşı verilen savaş, diğer yanda açlık! Evet biliyorum elbette, açlık dünyanın gerçeği maalesef. Biraz azalmasına rağmen dünyada sekiz kişiden biri aç! Dünyadaki artan nüfus, işsizlik ve tarım arazilerinin azalmasıyla birlikte bu tablonun ne yazık ki olumlu yönde çok da değişeceğini düşünmüyorum. Öte yandan biz karnı doyanların üzerinden işlemesi gereken bir çark var ortada. Önce icat et, sonra mücadele yöntemlerini de göster ki piyasa dönsün! Sistem dışı kalanları da kurtlar yesin, kimin umrunda!
Belki de en kötüsü bundan haberdar olduğumuz halde çarkın dönmesine yardımcı olmak. Birkaç yıl önce aldığım bu kitap gözümüzün içine baka baka bizi nasıl da kandırdıkları, endüstrinin bizler konuya uyandıkça 'içindekiler' kısmıyla nasıl oynadığı, çocuklarımızı aslında farkında olmadan nelerle beslediğimiz ve bunun sonuçları, "glutamat"ın tam olarak ne olduğu, hangi besin gruplarında ve markalarında rastladığımız gibi konuları anlaşılabilir bir dille anlatıyor.
Bu kitap tek değil elbette, onun gibi yazılmış sayısız kitap var piyasada. Okuyup araştırdıkça ağzımıza giren her şeye şüpheyle yaklaşmaya başlayıp paranoyak hale geliyoruz.
Bu durumda sığınacağımız tek mantık eskilerin hep dediği "azı karar, çoğu zarar"!
Dünyada hep var olan açlık, günümüzde"pagpag" beslenme şeklini de kendiğinden yaratmış. İsterdim ki "pagpag" ile hiç tanışmasaydık, çocuklarıma anlatmasaydım ve onlara güzel bir dünya bırakacağımızı garanti edebilseydim...
....................................................................................................................................................................
Mexiko besteuert Fast Food-Produkte
Aman tanrım, çok zalimce, çok üzücü! Semi inan olsun sen postu yazdığında öğrendim bu kelimenin Pagpag olduğunu. Bir slow food üyesi olarak ben fastf ood olayına sıcak bakmıyorum. Öğrenciliğim dışında pek tercih ettiğim bir durum değildi! Az tüketmeyi öğrenmemiz lazım.
YanıtlaSilBen de kanım donarak izlemiştim ilk kez. Sonra internetten araştırdım ki gerçekten böyle bir kavram oluşmuş. Ben çocuklarla hiç fast food restoranına gitmedim. Mutlaka tanışacaklar ama bunu onlara sunmak istemiyorum. Anlatıyorum da neden tercih etmediğimizi.
SilAz tüketmek ve bunu da çocuklara aktarmamız gerekiyor. Biz yeri geldi "papara" yedik büyürken, haftada 1 kez et girerdi bizim eve. Balık ve sebze-meyve daha çok tüketirdik. Aslında olması gerekenmiş, bunun şu an çok daha iyi anlıyorum.
Durum kötü. En kötüsü de bu durumu bile ticarete dökmek galiba..
YanıtlaSilZaman zaman evde yemeği beğenmemezlik edip başka şeyler aramak, şimdi bunları okuyunca hepten şükürsüzlük demek.
Elimizden en önce gelen galiba halimize şükretmek. Allah kimseyi açlıkla sınamasın derler ya, ne doğru.
Ekonomi böyle dönüyor ve biz de ne kadra dikkat edersek edelim çarkın bir yerine giriyoruz.
SilEv yemeği gibisi yok. Dışarda yenen sadece fast food değil aslında çoğunun çok sağlıklı olduğunu söylemek zor. (güvenilen bir takım mekanlar olabilir elbette)
Açlık insana her şeyi yaptırır, kimsenin başına gelmesin...
Semi'cim şu an dona kalmış bir vaziyetteyim .Pagpag ilk defa duydum içler acısı.
YanıtlaSilDünya nüfusu taşıyacağından çok fazla ve o kadar aç mide olunca ,aç gözlü şirketlerde maalesef kötüye kullanıyor.
Hazır yiyecek özellikle yemiyorum o yüzden dükkanda yemeğimi kendim pişiriyorum.Ev hanımlarının çocuklarını alıp dışarıda fast food yemelerine de çok kızıyorum üstelik lezzet namına hiç bir şey yok nasıl yiyorlar anlamıyorum .Ebe ,dedelerimin yedikleri şimdilerde organik gıda demeleri yok mu? ama çok yazık vahim bir durum .ülkemizde tarım politikası içler acısı .
Son cümlende dediğin gibi nasıl bir gelecek bırakacağımız belirsiz.
Çok iyi yapıyorsun Fatoş`cum. Hazır ne tüketirsen tüket (çok güvendiğin bir kaynak değilse) çok sağlıklı olduğunu söylemek zor. Fast food restoranlarda en çok da çocukları görünce üzülüyorum. Ben çocuklarla birlikte hiç gitmedim. Üniversitedeyken zaman zaman gittiğim olmuştur. Ama o da nerdeyse 20 yıl öncesi. Bunu çocuklara bir yemek türü olarak sunmak istemiyorum ve anlatıyorum da.
SilYazdığım gibi önce üretiyorlar, başımıza bela oluyor. Her yerde katkı maddelerinin zararları, kanser, vs. bahsediliyor. Sonra organik gıda çıkıyor. Aynen dediğin gibi zamanında köyden gelen bir şeyi beğenmezdi insanlar. Hazır ürünlerin yeni yeni bollaştığı dönemler. Ne oldu, şimdi atalarımızın yediklerinin peşindeyiz.
Tarım politikası da iyiye gitmiyor, ekim yapılacak alanlar azalıyor. Çiftçi zaten artık uğraşmak istemiyor. Çok karamsar bir tablo ama gerçekler böyle maalesef...
Ben de genelin tersine kilo almak için diyetisyene gitmiştim ama sonuç sıfır tabii.
YanıtlaSilPagpag'i ben de hiç öğrenmeseydim keşke. :((((
Küçükken ben de epey zayıftım ve annem kilo için uğraş veriyordu:))
SilFast food hiç yemediğimiz gibi dışarılarda yemek yeme alışkanlığı da yoktu bizim evde.
ya gerçekten insana mı lanet etsek, düzene mi ya da başka bir şeye mi bilemiyor insan. Ortalama bi hayat sürebilen insanların en altta olduğu bi "maddi" ya da "manevi" bi düzen üzerine de inşaa edilebilirdi oysa dünya. Yaradana "neden?" demeye hakkımız yok biliyorum ama bu soruyu kime sormam gerektiğini de bilemiyorum bazen. Belkide en başka kendime. her 8 kişiden 1 inin aç olduğu bi dünya düzeninde, adını koyamadığım bi mutsuzlukla yaşayıp gidiyorum; aç değilim, susuz değilim vs. Gerçekten biz insanlar suçluyuz ilk sanırım.
YanıtlaSilKendi bulunduğumuz çevreden çıkıp şöyle bir dünya geneline baktığımızda aslında mutlu azınlık olarak hayatımızı sürdürdüğümüzü anlarız. Daha adil bir dağılım ne yazık ki elimizde olan bir şey değil. Bunun farkında olup yaşamaya çalışıyoruz aslında, ki bu da çok acı...
Silflipinli bir cok arkadasim var, kendilerinden ogrendigime gore zengin fakir arasindaki ucurum cok fazla flipinlerde. Pag pag'in flipinlerden cikmasi cok dogal. Uzgunum ama oyle. Mesele aclik yada beslenme degil de bazi ulkelerin somurge toplumu olmasindan kaynaklaniyor. Yoksa dunyada ki bu esitsizligi aciklayamayiz. flipinliler cok caliskan insanlar. insanca yasamamalari icin hic bir mantikli sebep yok.
YanıtlaSilFilipinler`deki bu uçurumu bu yaz çok net anladım. Peer Ole`nin İzlanda`ya gitmesi gibi kankası da aynı kamp ile Filipinler`e gitti. Çocuk dönünce öyle şeyler anlattı ki, ağzımız açık dinledik. Normalde kampta kalıyorlar ama hafta sonları aile yanına gidiyorlar. Gittiği aile öyle zenginmiş ki, evde birkaç hizmetçi, havuz, basketbol sahası vs.hepsi eve ait. Bir yandan "pagpag" i okuyunca bu uçurumu çok net anlıyorum. Doğru, sömürge ülkelerde böyle bir gerçek var ne yazık ki...
SilSeyretmediysen bunu da seyret kuzucugum http://www.wastelandmovie.com/reviews.html
YanıtlaSil..
Seyretmemiştim!!!!! Hemen baktım, buralarda bulamam ama amazon.de`de buldum.
SilTeşekkürler canım...
İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum. O kadar önemli bir konuyu ele almışsınız ki!.. yanlışlar, yanlışlar, birbirini izleyen yanlışlar:((((.. Dediğiniz gibi bir kaç kişinin çabasıyla bir şey olmuyor, çünkü birileri çarkı bu şekilde döndürüyor ve düzenin bozulmasını istemiyorlar..!
YanıtlaSilDaha adil bir dağılım ve düzen için ufak girişimler maalesef yetersiz kalıyor. Bu çarktan kendi payını düşünenler zaten bu durumu istemiyor sizin de yazdığınız gibi...
SilŞu beslenme konusu ne kadar önemli bir konu.Önemli olduğu kadar da hakkında pek çok şeyi gözardı ediyoruz değil mi,Semi :(
YanıtlaSilPagpag ,;ilk kez duyduğum bir kelime.Bildiğimiz açlık ve sefaletin kültür halinde etiketleşmiş halde afilleşmiş hali.Bunun bile bir yaşam tarzı haline dönüşmesi kültürel relativizmin örneği bence:(
Gülsek mi ağlasak mı dünyanın bu haline;yoksa bunu da normalleştirelim şimdi? :(
Beslenme önemli elbette ve çok daha önemli olacak. Araştırmalar günümüz çocukların agresif durumlarını, hiperaktivite gibi pek çok konuyu beslenmeye bağlıyor.
SilDünyanın düzeni gözümüzün önünde aslında. Kişisel bir takım girişimlerde bulunsak da ortadan kaldırmak ne yazık ki imkansız...
Pag pag ı daha önce duymamıştım. Yazını okudukça ürperdim diyebilirim. Bilmediğimiz şeyler değil fakat düşünmemiz ve yapabileceklerimizi,yapmamız gerekenleri bir an önce gerçekleştirmemiz gereken bir yerdeyiz artık. bir taraf ta obezite. para harca ye ye ye. Sonra onun getirdiği sağlık sorunlarını çözmek için tekrar para harca ve zayıflamaya çabala. Diğer yanda çöple beslenen daha doğrusu yaşamaya çalışan
YanıtlaSilinsanlar. Açlık için bulunan çözüm tabii tok insanların çözümü gdo lu gıda üretmek.
Savaşlar,silahlanma,savunma,sanayileşme için ayrılan,bütçeler. Maalesef hükümetler,büyük şirketler ellerini taşın altına sokmamak ve birşey yapmamak için üç maymunu oynuyorlar. Yada birkaç ünlü kamera ekibi ile beraber gidip,müze gezer gibi gezip,birkaç fotoğraf çektirip,biraz duyarlı olmak üzerine konuşma yapıp dönüyorlar. Eeeeeee sonuç....Yemek bulamadığı için ölen çocuklar,insanlar. Ne acı.
Aslında anlatmaya çalıştığım elbette bilmediğimiz şeyler değil. Ama kendi kabuğumuzda çoğu zaman unutuyoruz ya da belki de görmezden geliyoruz. Dünya düzeni bunun böyle olmasını istiyor zaten. Aynen yazdığın gibi, bu çarktan para kazanan çok sektör var. Biz sağlıklı beslenelim diye kitap alıyorsak gene sistemi besliyoruz demektir. Kendi kendimize bir şeyler yapmaya çalışsak da esas taşlar yerinden kıpırdamıyor maalesef...
SilSemi çok şaşkınım, çok üzgünüm şu anda. Pagpag, ilk kez duydum, ne kadar yazık ki böyle bir düzen var. Kahrolmamak elde değil.
YanıtlaSilŞahsen fastfood çok tercih etmiyorum, arada kaçamaklar oluyordu, iş yerinde özellikle mecbur kalıyorduk ancak hamilelikten bu yana 2 ya oldu ya olmadı. Çağan'ı da ev yemekleri ile büyütmek bu konuda da annemi örnek almak istiyorum. Şimdiden bile evde kendim yaptığım bisküvileri veriyorum, hazır mamaları çok çok mecbur kaldıkça yediriyorum, o zaman bile vicdan yapıyorum.
Geçen hafta pazardan karnabahar alırken satıcıya bebeğin de yediğini söyleyince sevindi adam. Torunu 12 yaşındaymış ve fastfood beslenme yüzünden hem obezite hem de diabet tedavisi görmeye başlamış. Ne üzücü, o yaşta bakım verenlerinin yanlış tutumu yüzünden bu hastalıklarla uğraşmak zorunda kalmış çocuk.
Nereye gidecek bu düzen bilmiyorum, çocuklarımız için gittikçe daha da endişeleniyorum.
Çağan için en iyisini yapıyorsun. Benimkiler henüz hiç fast food yemediler. Ben de en son üniversiteyken yedim sanırım. Aslında mesele sadece fast food değil. Hazır tüketim de bunun bir parçası. Çok mecbur kalmadıkça eve sokmamak lazım. Sanırım bir yılı devirdik, biz Nutella`yı bıraktık. Hem kahvaltı için gereksiz bir şeker yüklemesi, hem de içindeki palm yağı yüzünden. Ve benzer bütün ürünlerde palm yağı var. Neyse, ürün/marka bazında çok ürün var eve sokmadığım.
SilPeer Ole bebekken hazır mamaları uzun yollarda kullandım. Hipp kullandım genelde.
Vicdan yapma meselesi hep oluyor tabii. Tatillerde ya da arkadaşın doğum gününde, bayramlarda vs. ipin ucu kaçıyor. Önemli olan çocuklara temel bir beslenme alışkanlığı kazandırmak. İstisnalar mutlaka olacak.
Pagpag terimini daha önce duymamıştım. Çok üzücü. Az gelişmiş ve/veya fakir ülke halkları, bir parçacık bilinçlenip doğalarına, yerel ürünlerine sahip çıkıp ataları gibi beslenmeye çalışsalar hayatları bambaşka olabilir. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan memleketimiz de aynı hastalığın pençesinde. Tahıl cennetiyken ekmeğimizin unu bile ithal, şekerpancarı cennetiyken her ürün genetiğiyle oynanmış Amerikan mısır şurubuyla üretiliyor, hastalıklı etler ithal ediliyor, 2014 yılından itibaren zeytin fidanı dikmek yasaklanıyor, yerli tohum kullanan, satan hapse atılıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi gittikçe bilinçsizleşen halkımız berbat sağlıksız hazır gıdalara özendirilip türlü hastalık sahibi ediliyor. Kolasız lokma yutamaz hale gelmiş bir güruh var. Yazık...
YanıtlaSilİki link de benden konuyla bağlantılı:
http://eatlocalgrown.com/article/12214-8-foods-even-the-experts-won-t-eat.html
Zeytin fidanı dikim yasağına karşı imzalayalım, imzalattıralım:
http://www.change.org/tr/kampanyalar/2014-y%C4%B1l%C4%B1nda-zeytin-ekim-yasa%C4%9F%C4%B1-getirilmesine-kar%C5%9F%C4%B1y%C4%B1z
Linkler için teşekkürler. Bu yerli tohum meselesini araştırdım biraz. Deniyor ki tamamen yasaklama söz konusu değil. Sadece ticareti yapılamayacak. Bu tabii ki değindiğin konuların gerçeklerini değiştirmez. Maalesef diyorum. Tarımla uğraşmak daha da zorlaşıyor gün geçtikçe.
SilDikkat çekici başka şeyler de var. İnsanlar eskiye göre çok daha fazla dışarıda yemek yiyorlar, gerek zamansızlıktan, gerek başka sebeplerden evde yemek yapmak/yemek gittikçe azalıyor sanki.
Bugün Yeşilist`te et tüketimiyle ilgili bir yazı okudum. Gayet güzel yazılmış. Anlatmayayım, link vereyim: http://yesilist.com/cms.php?u=-1233&id=1233