Biraz daha İzlanda?

Her tatilden nerdeyse binlerce fotoğraf ile dönmek âdet haline geldi. Fotoğraf makinesi diyebileceğiniz bir makine ile ayrı, cep telefonları ile ayrı sürekli çekme halindeyiz. Dijital hayat sayesinde sizde de durum muhtemelen aynıdır. İyi ya da kötü çekiyoruz, nasıl olsa bir gün oturur ayıklarız, sileriz, temizleriz, aktarırız, saklarız, albüm yaparız hatta fotokitap haline getiririz falan filan. Üstelik hedeflerimizi gerçekleşme ihtimalinin son derece zayıf olduğu bir konu üzerine inşa ettiğimizi bile bile. Bazen düşünüyorum da iyi ki blogum var ve hiç olmazsa çektiğimiz fotoğraflar bu şekilde değerleniyor. Aslında bu basit bir kabulleniş elbette. Bana kalsa albüm elimde olmalı, yanımda çayım ve dostlarım... Gelsin muhabbet!

Bir süre önce İzlanda yazılarına açık kapı bırakıp son vermiştim. Biraz kurcalasam, fotoğrafları karıştırsam bakıyorum ki ne çok şey kalmış geride. Mesela bu volkanik adanın ilginç bitki örtüsü.

Bitki örtüsü derken çok büyütmeyin, çok detaylı bilgi verecek derecede işin uzmanı değilim. Kaldı ki öyle abartılacak ya da iddialı bir bitki örtüsü de yok. Ada, hem okyanus etkisi, hem volkanik olması, hem hava sıcaklığı ve iklimin nemli olmasından dolayı kıyı kesimlerde tundra bitki örtüsüne sahip.

Yani genel olarak yosun diyebileceğimiz bir tür hakim. Yosun deyip geçsek de ben böyle bir türü daha önce hiç görmedim veya hatırlamıyorum. İzlanda yosunu olarak bir meşhur tarafı da var aslında, zayıflama hapı gibi hiç ilgi alanıma girmeyen haliyle.

"Yosunu işte böyle inceledik" diyebileceğimiz bir fotoğraf. (Böyle durumlarda aklıma hep Serdar Kılıç geliyor.  Doğa aşığı, gezgin insan dinlediğim bir konuşmasında çocuklara öğütler verirken "bastığınız yerleri zaman zaman çömelip incelemeyi sakın unutmayın, emin olun çok şey göreceksiniz" demişti. Serdar Kılıç kimdir, yazmıştım birkaç sene önce: 
http://www.mutlueller.com/2012/05/go-semi-go.html

Doğa mükemmel! İnsan biraz dikkat etse neler görüyor, ne mucizelere tanık oluyor!

Fotoğraf deyip geçme, kolay çekilmiyor bazen:)

İzlanda`da orman yok denilebilir. Volkanik olması elbette bunda en büyük faktör ancak varolan ormanların da Vikingler tarafından gemi yapımında kullanmak suretiyle yok edildiği söyleniyor. Orman yoksunluğundan yabani bir hayat da söz konusu değil. Hayvancılıkla uğraşıyorlar, en çok gördüğümüz koyunlar ve tabii ki meşhur İzlanda atları...Bilmem neden koyunların hep üçlü takılmaları ise dikkat çekiciydi. (İzlanda atları çok özel bir ırk olduğundan korunması ayrı bir önem taşıyor. Ülkeye dışardan at getirilmesi yasak olduğu gibi, ülke dışına çıkan İzlanda atı da bir daha geri alınmıyor.)

Burası daha önce de bahsettiğim gibi Kuzey Amerika ve Avrupa tektonik levhalarının ayrıldığı bölge, ki bu levhaların ayrılması günümüzde de devam ediyor. Terkedilmiş, hayalet bölge gibi dursa da yakından incelediğimizde böyle bir bölgede bile mucizeler görmek mümkün.

Kekik görünce bir dosta rastlamış kadar sevindik!

Çok sık rastladığımız bu bitkiye ise Türkçe`de "bataklıkketeni" veya "pamuk otu" dendiğini sonradan öğrendik.

İzlanda`daki ilk sabahımda, serin bir temmuz gününde, deniz ve yosun kokusu eşliğinde yaptığım harika yürüyüşü hatırlatan fotoğraf bu!

İnsanın hiçbir şekilde müdahale etmediği, sağından solundan tırtıklamaya çalışmadığı doğa ne kadar da kusursuz bir güzelliğe sahip! 

Böyle halı gibi yosun bulmuşum yatmam mı!


İzlanda yazılarının diğerleri okumamış ya da blogu yeni keşfedenler için diğer linkleri de vereyim:

http://www.mutlueller.com/2014/08/once-reykjavik.html
http://www.mutlueller.com/2014/10/blue-lagoon.html
http://www.mutlueller.com/2014/08/golden-circle-ya-da-altn-cember.html
http://www.mutlueller.com/2014/09/kutup-marts-ve-harpa.html
http://www.mutlueller.com/2014/10/fallus-ya-da-penis-muzesini-de-gormedim.html
http://www.mutlueller.com/2014/10/bu-son-gercekten.html

Not: Fotoğraflar bana aittir, lütfen izinsiz kullanmayınız.