Reykjavík seyahatini her yaz gittiğimiz Hamburg tatili ile birleştirip Hamburg`dan dünyanın en kuzeyindeki başketine, Reykjavík`e direkt uçtuk böylece. Uçuş zamanı biraz ters, gece uçusu ve sabah 1.30 gibi havaalanındaydık. Bizim için ilk şok burası, o saatte inanılmaz bir kalabalık! İzlanda için en iyi sezonun temmuz ve ağustos ayları olması yoğunluğu açıklıyor elbette. Turistin yanısıra belgesel kanallarından grupların olduğunu fark ettik. Bu arada gece bindiğimiz uçak bizi hedefe doğru aydınlığa götürdü.
Bu fotoğraf kaldığımız yerden gördüğümüz manzara. Hemen bir parantez açalım buraya: airbnb aracılığı ile aylar öncesinden küçük bir evin çatı katını kiraladık. Airbnb, kendi alanında dünyada en yaygın kullanılan seyahat sitelerinden biri, güvenilir ve her bütçeye göre bir yer bulmak mümkün. (bkz: www.airbnb.com)
Hava tahmin ettiğimiz gibi. İskoçya`yı anımsattı biraz bize. Gayet net bir durum sanırım: tatilinizi deniz-kum-güneş üçgeni ile planlayanlardansanız ve yürümeyi pek sevmiyorsanız buraya hiç gelmeyin! Gördüğüm bir tişörtün üzerinde yazanlar İzlanda havasını fazlasıyla özetler nitelikte:
Welcome to Iceland
If you don`t like the weather,
just wait five minutes...
121.490 nüfuslu başkentte bu veya buna benzer 'ucube' heykelleri şehrin her tarafında görmek mümkün. Reykjavík Unesco Dünya Literatür kentlerinden biri, bu ünvanı alan ve İngilizce konuşmayan şehirlerden ilki olma özelliğini de taşıyor.
Harpa... Reykjavík ile ilgili okumaya başladığımda en çok ilgimi çeken mimariden biri. 2011 yılında açılmış olan opera ve konser binası. Gitmeden önce "mutlaka konsere gitmelisiniz" diye okuyunca gereken işlemi hallettik ve bir konser için biletlerimizi aldık. Bu müthiş mimariye ait daha çok fotoğraf başka bir yazıyla gelecek.
Burgerjoint... Reykjavík`te ne yenir, ne içilir derseniz; hamburger ve "fish&chips" fast food olarak yiyebileceğiniz yiyecekler arasında. Fotoğraftaki küçücük yer şehrin en lezzetli hamburgerini yapıyor. Burada fast food zincirlerini unutun, yok çünkü. Şehrin en işlek caddesinde tüm markalar yerel. Kahve çok tüketilmesine rağmen bir Starbucks bile yok! Benim için çok sevindirici bir detay bu, bıktım çünkü gittiğim yerlerde kopyalanmış caddeleri görmekten!
Yemek konusuna geri dönersem, bir ada ülkesinde sanırım deniz ve deniz ürünleri olması kaçınılmaz. Burada açıklanması gereken bir nokta var. Daha ilk gün öğreniyorum ki İzlanda`da balina eti sanılanın aksine yenmiyor. Ya da şöyle diyelim turistik bir aldatmaca. IFAW konuyla ilgili olarak 2011 yılından beri "Meet us, don`t eat us" adı altında bir kampanya yürütüyor ve 200`den fazla gönüllü sokaklarda turistlere kart ve broşür dağıtıp imza topluyor, "balina dostu" restoranların listesine de bakmak mümkün.
Deniz ürünleri dışında adadaki koyun sayısından da yola çıkarsak restoranlarda yiyebileceğiniz kırmızı eti de açıklamış olayım. Başka mutfaklardan da yemek yiyebileceğiniz restoranlar var elbette. İzlanda biraları da gayet lezzetli diyerek es geçmeyelim.
İzlanda`da en çok para harcadığınız kalem yeme-içme. Sonuçta ada ülkesi ve iklimi gereği her şeyi yetiştirmek mümkün değil. Tarıma elverişli toprakları az ama olan yerler yanardağlardan ötürü inanılmaz mineral zengini, dolayısıyla doğal tarım yapılıyor. Jeotermal kaynaklı ısıtma sistemi ile seralarda yetişiyor bazı sebze ve meyveler.
Reykjavík`te sokak aralarında hoş detaylarla karşılaşmak mümkün. Gördüklerimi çekmeye çalıştım hep. Burası da anlaşıldığı üzere bir kafenin yan duvarı.
Fazlasıyla sade, abartıdan uzak her şey...
"Kravat nasıl bağlanmalı" konulu bir duvar aniden karşınıza çıkabilir mesela...
Bu sanat değilse nedir o halde?!
Çocukların resimleri, 73 metre yüksekliğindeki Hallgrímskirkja kilisesine çıkan yol üzerinde sergileniyor.
Sokaklarda yer alan yangın musluklarının hepsi bu gülümseyen haliyle dikkat çekici:)
Biraz güneş yetiyor milleti çimlere yaymaya. Arkada görülen kilise Dómkirkja.
Şehir merkezinde bir barın kapısında asılı bu yazı. E bence süper fikir, herkes mutlu olabilir bu durumdan:)
Kiki-Queer Bar renkleriyle kendisine baktırmayı başarıyor.
Reykjavík`te kütüphaneye giden yolda kaldırımı da okumak lazım.
Te & Kaffi, anlaşılmayan bir şey var mı?
Reykjavík dışında, İzlanda`nın güneyinde Stokkseyri`de rastladığımız el işi ürünler satan dükkanın önünden bir kare ile ilk yazıyı sonlardırmanın vakti geldi.
Şu ana kadar şehir izlenimleri gördünüz, okudunuz. Asıl İzlanda bundan sonra geliyor. Dünyanın en büyük volkanik adası, "ateş ve buzul" ülkesi bizi buraya getiren...
Not: Fotoğrafları lütfen izinsiz kullanmayınız.
Not: Fotoğrafları lütfen izinsiz kullanmayınız.
Harika bir yazi olmus. Bir sonraki icin simdiden sabirsizlaniyoruuuum .
YanıtlaSilEsas heyecanlı kısım o bölüm zaten:))
Silay ne kasvetli bir yer ora öyle aaaaa..
YanıtlaSilAma fish&chips, opera binası mimarisi, kent tasarımı ve toplumsal duyarlılıklarına oldukça ilgi duymaya başladım. Ne güzel yahu! Bir de dilimiz dönse ya bu şehrin ismini söylemeye :(
Hehe:)) Demiştim herkese göre değil:)) Kasvetli doğru kelime ama bizim beklentimiz de buydu zaten. Yani eğlenmeye, coşmaya gitmedik, harika doğası için gittik. Sonraki postu bekle, nefis kareler gelecek Tiff`cim:))
SilÇok hoş yahu! Diğer yazıları ve fotoğrafları da bekliyorum sabırsızlıkla.
YanıtlaSil(Bu arada, şu daire kiraladığın siteyi daha önce verseydin keşke:) Bir göz atayım dedim, Malaga'da bizim kaldığımızdan daha uygun ve daha kullanışlı bir daire buldum ve daha başka görüp moral bozmayayım diye hemen kapattım:) Çok canım sıkıldı:)Ama yine de öğrendiğim iyi oldu.)
Keşke verseymişsim gerçekten adresi:(
SilSeçenek çok ve detaylı anlatım, sahibi ile iletişim kurma hali, bırakılan yorumlar sayesinde doğru bir konaklama bulmak çok zor değil. Biz kullanışlı bulduk doğrusu ve tam beklediğimiz gibiydi her şey.
İster bir günlük, ister haftalık, aylık şehir merkezlerinde çok uygun yerler bulmak mümkün.
Çocuklarla en rahat ettiğim bu tarz konaklama, çünkü ev kadar rahat:))
Diğer fotoğrafları da en kısa zamanda toparlarım umarım:))
Daha yeni Reykjavik ile ilgili bir belgesel izledim. Enteresan memleket vesselam. Bu dünyada değil sanki başka bir gezegen. Sadeliği koruyabilmek artık bir erdem olduğuna göre alkışlıyorum İzlandalıları. Devamını merakla bekliyoruz Semi. Çok bekletme bizi :)
YanıtlaSilAynen yazdığın gibi, başka bir dünya. Aslında anlatmak bile zor, diğer yazıyı hazırladığımda çok daha iyi anlaşılacak sanırım:) Sevgiler:)
SilVouvvv bayıldım... Çok hoş kareler.Devamını merakla bekliyorum...
YanıtlaSilTeşekkürler:) Yakında...
SilÇok beğendim ben burayı. İzlanda'da görmek istediğim yerlerden biridir. O evler yeşil doğa ne muhteşem. Gerçekten yazdıklarına içtenlikle katılıyorum her yerde birbirinin kopyası hayatlar. Öyle ki artık sadece filmlerdeki huzura özenirken buluyorum kendimi veya bu senin gibi hayattan yakalanan harika fotoğraflardaki yaşantıya. Acaba yaşamak kolay mı? Merak ettiğim şeyler var burayla ilgili..Yazını sevdim, bir sonrakini de heyecanla bekliyorum. O zamana dek biraz araştırma yapayım. Şu ev kiralama sitesine de bakacağım bir yerlere de not edeyim. Çok güzel bir tatil planı yapmışsınız, harikasınız..
YanıtlaSilKocaman sevgilerimle:):)
Yaşam nasıldır diye gezerken biz de düşünmedik değil. Bir kere yaşam yavaş, nüfus az, trafik yok, hava o kadar temiz ki, enerji doğal, suç oranı sıfıra yakın...
SilSandığımdan çok daha turistik, internette çok rahat bilgiye ulaşabilirsin.
Benden de kocaman sevgiler sana:))
sıcak havalardan bunalırken buralarda, ne kadar çekici geldi herşey. sıcaktan bunalma yok, nem yok. daha ne ister insan:)) ilk önce bu yönenden değerlendirmek istedim. sanata, insana, çevreye duyarlı oluşu muhteşem. gelsin yeni yazı... :)
YanıtlaSilsevgiler, sevgiler, sevgilerrrr...
Hava şartları çok değişken, yani terlemiyorsun ama ıslanmayı göze alman lazım:))
SilBize iyi geldi doğrusu, buradaki sıcakları düşünürsem:)
Yeni yazı için fotoğraları toparlamam lazım, en kısa zamanda, benim veletler izin verirse:))
Çok öptüm seni Nagehan`cım:)
Harika, fotoğraflar süper:) devamını bekliyorum Semicim, çok keyifli:)
YanıtlaSilEn kısa zamanda, yakında gelecek:))
Sil(sinema filmi gibi oldu:))
Off Semi ne yaptin sen, agzimin suyu aka aka okudum yine yaziyi, bir de bu daha baslangicmis. Soguktan kardan adama da donsem Noel doneminde beni kuzeye cikaracaksin bu yazilarin sonunda sanirim :))
YanıtlaSilHatta bir sonraki Hamburg ziyaretinizde haber et, bir yere gidecek falan olursaniz, ben de takilayim pesinize :):)
Hayal kırıklığı yaşama ama kardan adama dönme şansın pek yok orda. Çünkü Kuzey Atlantik etkisiyle kışları çok soğuk geçmiyor, sanılanın tersine.
SilDoğa tutkunları için mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Çok sayıda bisikletçi, kampçı görmedik boşuna:)) Müthiş, müthiş fotoğrafları görünce daha iyi anlayacaksın. O zaman canın hiç Alaçatı`ya gitmek istemeyecek:)) (şaka)
Sevgiler:)
Aksine mutlu olurum cok soguk olmazsa, cok cabuk usuyorum, dislerim birbirine carparken gezmek de zor oluyor.
SilBir Noel'de Stockholm'e gitmistik tam donanimli. Aralik ayinin sonunda, gunesli hatta neredeyse ilik bir Isvecle karsilasmistik, mis gibi gezmistik :))
Gezilecek bir suru yer var, firsat olursa Alacati degil de yeni, farkli bir yere gitmek isterim, şöööyle sicacik bir sahil kasabasina mesela ;))
Gitmeyi çok istediğim yerlerden biri.Devamını bekliyorum:-)
YanıtlaSilEn kısa zamanda yazmaya çalışacağım:)
SilGüzel bir yermiş. Değişik bir seçenek. Değerlendirmelik. :)
YanıtlaSilDeğişik, evet tatil için çok değişik. Bildiğimiz tatillerden değil pek:))
SilEn çok görmek istediğim ülke herhalde şu nalet İzlanda. offff ağzımın suyu akarak okudum :D
YanıtlaSilSanırım yazacağım diğer yazılar da daha çok akacak. Üzgünüm...
SilAcayip bir ülke, anlatılamayacak kadar...(yani bence)
Zaten İnstagramdan gezilerinizi ve yaptıklarınızı takip etmek beni keyiflendiriyor. İskoçya,İzlanda, İrlanda gidip görmeyi istediğim yerler ama yeşil pasaportum var ve görmediğim onca vizesiz yer varken hep bu üç ülke başka bahara kalıyor. Fastfood zincirlerinin olmamasını sevdim,birçok insan için kurtarıcı olabilir ama yerel lezzetleri keşfetmeye engel. Ben de Paris te bir Pub da yediğim hamburgeri hiç unutmam. Tüm yazıya bayıldım ama Te&Kaffi açık ve netti. Açıkçası bazı ülkelerin ufak tefek detaylara verdikleri önemi görünce ve bunun insana çevreye verdiği pozitif enerjiyi farkedince biz neden hep basite kaçıyoruz diye kızıyorum. Estetikten uzağız sanki. Ne gerek var en çok kullandığımız cümle neredeyse. Bloğa post yazmak konusunda aynı fikirdeyim. artık fotoğrafları düzenlemek ve yazılarını hazırlamak önce kafayı toplamak bile çok zor geliyor. Ama bir sonraki yazınızı merakla bekliyorum.
YanıtlaSilYeşil pasaportla girilmiyor mu? İzlanda diğer ülkelerden daha basit, çünkü Schengen ile giriliyor. İrlanda için vize çok zor, o yüzden ben de erteliyorum uzun zamandır. İskoçya`ya 14 sene önce gittik, balayında sırt çantaları ve çadırla 15 gün yürüyüp kamp yaptık. Müthiş yerler!
SilŞimdiye kadar gittiğim hiçbir ülkede bildiğimiz fast food markalarında yemedim. Normalde de yemiyorum zaten. Açıkcası dünyanın bu kadar global olması bu anlamda çok sıkıcı. Gittiğim her yerde Tchibo, Starbucks, H&M, Zara vs. gibi markaları görmek hiç hoşuma gitmiyor.
Yemek konusunda o şehirde ne yenirse onu yemeye çalışıyorum, turistik yerlere takılmıyorum.
Estetik duygusu bizim ülkede olmayan bir şey. Hem yapılanma, hem kültürel anlamda da. Basitlik güzeldir, bu Arap işi gösterişi hele hiç sevmiyorum. Bir yer hem basit, hem yerel, hem temiz, hem güzel olabilir. Bu konu derin:)
Güzel ve içten sözleriniz için ise çok teşekkür ederim:)
Çok beğendim ve etkilendim. Zaten görmek isterdim ama sanırım daha erken yapabilmek için acele edeceğiz şu durumda :) Devamını bekliyorum.
YanıtlaSilBilmiyorum nedense benim kuzey taraflar hep ilgimi çekiyor, her yeri göreyim istiyorum:))
SilUmarım sizin de en kısa zamanda gerçekleşir.
Nasıl da başka bir dünya. Son günlerin üzerine soğuk su yerine soğuk bir ülke iyi gider. Soğuk su iç iç nereye kadar ! Şiştim !
YanıtlaSilHehe:)) Bir kapı daha kaçmak için:)) Nasıl yaşanır oralarda bilmem, bu sıcağı özler miyiz dersin??
SilYok yav ne özleyecegiz :))
SilKuzey stilini hep sevmişimdir, abartıdan uzak ama kendi içinde hep şık :) Bir de İstanbul'a bak gündüz İstanbul gece Hindistan :))
YanıtlaSilBolat, güldürdün beni sabah sabah:)) Doğru tespit ama:) Böyle bambaşka bir ülke görünce bizim ne kadar da abartılı yaşadığımızı anlıyorum. Yol kenarlarında reklam panoları bile yok öyle diyeyim:))
SilYaşamasını bilen,doğayı seven,yerli halkına ,yerli üretime değer veren yabancı sermayenin olmadığı bir ülkede yaşamak ne kadar güzel olur .
YanıtlaSilHayalim benimde kuzey ülkelerini görmek.... söylemesi bile mistik kuzey.......
Semicim bu yaşam döngüsünde benim oralara gitme ihtimalim ne kadardır bilmem ama senin adına ben çok sevindim ve böyle güzel bir yazı ile bizle paylaştığın için teşekkür ederim
Kocaman öpüyorum sevgiler.devamını bekliyorum.
Umarım umarım gidip görürsün oraları Fatoş`cum. İşin doğa yönü bir yana, tasarım adına çok şey yapılıyor. Örgü kazaklar müthiş, bunun dışında takı, keçe vs. her şey tasarlıyorlar ve turistik dükkanlarda bunlar var. Yani gene kendi ürünleri:)
SilDevamını en kısa zamanda yazarım gibime geliyor ama bu yaz temposunda ayarlayamıyorum:))
Çok öpüyorum canım seni:)
Semicim tüm kareleri hayranlıkla inceledim son kare tam benlikmiş :) Uçak fobili ve henüz hiç Türkiye sınırları dışına çıkmamış biri olarak imrenerek ve hevesle okudum, böyle seyahatler müthiş bir şey bence, bizlerle paylaştığın keyifli satırların ve güzel karelerin için teşekkürler, sevgilerimleeee
YanıtlaSilDerya`cım evet gerçekten tam senlik. Zaten örgü işini çok seviyorlar, koyun çok fazla olunca yün ile ilgili işler de çok doğal olarak:)) Uçak fobin olduğunu bilmiyordum, umarım atlatırsın bir şekilde. Bir tanıdığımız da hiç uçmuyordu, şimdilerde hap alıp nadir olsa da uçuyor.
SilBen teşekkür ederim Derya`cım, gelip okuyup yorum bıraktığın için:)
Görmek için sabırsızlandığım ülkelerin başında geliyor İzlanda yazınız ve resimler dahada heveslendirdi :)
YanıtlaSilUmarım kısmet olur bir gün görmek:)
SilGörseller ve anlatımların çok güzel.
YanıtlaSilOrtaokulda, ülkelerin başkentlerini bulma oyunu oynarken adının güzelliğinden olsa gerek direk İzlanda diye sorardım, kimse bilemeyince öyle yarım yamalak aksanlı söylemeye çalışırdım ki o anki halimi şimdiki gözümle görsem kahkayı basarım: ) Bundan sanırım Reykjavik hayranlığım: )
Çocuklar büyüdüğünde gidilecekler arasında, tüm yazdıklarını defterime not alıyorum, bir sonraki yazını sabırsızlıkla bekliyorum...
Sevgilerrr
Reykjavik adı basit kaçıyor, daha ne isimler var:))
SilÖrneğin şu 2010 yılında patlayan yanardağ, ne manyak bir telaffuzu var bilsen. Bilgi merkezinde izlediğimiz videoda dünyanın birçok ülkesinden haber bültenlerinden örnekler vardı. Neler söylemişler neler adını söyleyeceğiz diye:))
Biraz büyüsün seninkiler ama bu arada yürümeye de alıştır onları. Oturan çocuklardan olurlarsa zor biraz. Tamam biz de gidip dağa tırmanıp zirve yapmadık ama gene de her gün birkaç saat yürüdük. Oflayıp puflamadılar, arada yemek molası vs. verince gayet rahat yapılabiliyor.
Sen kıvama gel, ben sana tüm bilgileri yazarım:)
Sevgiler:)
Ben de okudum :-) cok begendim, bar'a bayildim, koca edinesim geldi :-) tasiniyorum, soooonra bilahare.....
YanıtlaSilBen kendimi fotograflarla sehrin icinde hissediyorken, yazinin sonunda "asil izlanda bundan sonra basliyor"u gormem hos olmadi :)) Diger posta bakmak istiyorum hemen. Tabi sonrasinda kendimi teselli etmemde gerekecek! :)
YanıtlaSilİskoçya ve İzlanda çok görmek istediğim iki yer.. Şimdi senin fotoğraflar ile ben geziyorum:)
YanıtlaSil